Abdizâde Hüseyin Hüsameddîn Yasar

Ah Amasya! Beni kendi uğrunda yıllarca fedakârane ve kimseden yardım görmeksizin çalıştıran ve bu şâir-i kadir-şinâsı sükkân-ı kirâmına duâ-hân eden, seni bütün maârifiyle, sanayiğiyle hayrat ü evkâfıyla müessesât-ı dîniyye ve medeniyyesiyle asırlarca yükselten âli cenâb, keremkâr, kadir-şinâs ricâlin ve senin şerefindir.

                                                                                          

                                                                                                                                                               Abdîzâde Hüseyin Hüsameddîn Yasar

 

                                                                                                            HAYATI

Abdîzâde Hüseyin Hüsameddîn, Amasya’da Çeribaşı Mahallesi’ndeki caminin batısına bitişik bulunan hanede H. 1286 Recebinin son Cum’ası (M. Kasım 1869) seherinde Abdîzâde el-Hâc Mehmed Ağa bin Abdî Ağa bin el-Hâc Mehmed Ağa bin Abdî Ağa bin el-Hâc Ali Ağa bin Alaybeyi Kara Hüseyin Ağa zürriyetinden tev'em (ikiz) olarak dünyaya gelmiştir. Babası tarafından Hüseyin adı, annesi Zâhide Hâtûn binti el-Hâc Hâfız Osmân Efendi bin Şeyhü'l-Kurrâ el-Hâc Halîl Efendi tarafından Kuba evliyâsı Hüsâmeddîn Halvetî Hazretlerine muhabbeten Hüsâmeddîn lakabı verilmiştir. Annesi Zâhide Hâtûn Köprülü Halîl Efendi (Kuru İmâm el-Hâc Hâfız)’nin ceddindendir ve Hüseyin Dede’nin kabri yanında medfûndur.

Müellif Amasya’da Çeribaşı’nda oturduklarını ve bir müddet Mir Hamza’nın kendilerine komşu olduğunu, aynı zamanda Hulûsî Mehmed Efendi (Sofuzâde)’nin çocuğu olmadan vefat etmesi üzerine Kağnılı Pazarı’ndaki evinin kendisine intikâl ettiğini belirtmiştir.

21 Haziran 1934 yılında çıkarılan soyadı kanunu ile “Yasar” soy ismini almıştır. Vefat ilanında müellifin Kemaliye kaymakamlığı yapmış Cemal ve teğmen olan Kemaleddin adlarında iki oğlu ve öğretmen Aliye ve Naciye adlarında iki kızı olduğu yazılıdır. Binbaşılık görevinde bulunmuş Ziya Gücer adında bir damadı bulunmaktadır. 8 Ayrıca iki çocuğunun daha olduğu Atatürk’e yazmış olduğu mektuptan anlaşılmaktadır.

 

                                                                                                         İLMİ HAYATI

Abdîzâde Hüseyin Hüsameddîn, H. 1296 (M. 1878-1879)’da on yaşında iken önce Balcı Mektebi’ne gidip orada Hacı Hâfız Halîl Efendi’nin himmet ve gayreti sâyesinde Kur’ân-ı Kerîm’i ezberlemiş ertesi yıl Mekteb-i Rüşdîye’ye girip dört senede Türkî, Arabî, Fârisî, Târîh, Coğrafya, Hendese ve Hesab gibi bilimleri okuyup yazı eğitimine devam etmiştir. H.1304 (M.1886-1887)’de üstâdı Arhavili Osmân Remzî Efendi’nin hüsn-i teveccühü sayesinde birincilikle şehâdetnâme almış ve o dönemde Amasya Müftüsü olan Mecdîzâde Hâfız Abdurrahman Kâmil Efendi ve Hâfız Mustafa Sadık Efendi’nin derslerine devam etmiştir. Mektebin üçüncü sınıfında iken Abdullatîf Efendi Kütüphanesi bitişiğinde bulunan fetvâhânenin üstündeki hücrede kalarak Şirvânîzâde Ahmed Enver Efendi’den Bostân-ı Sa’dî, Yûsuf ve Zelîhâ manzûmelerini, kırâ’at ve lugât-ı Fârisiyye’den Şu’ûrî ve Nâsırî lugât kitaplarını, Burhân-ı Kâtı’ı ve ardından Pendnâme-i Attâr’ı, Mantıku’t-Tayr’ı, Hâfız-ı Şîrâzî Dîvânı’nı, Acem şairlerinin seçme şiirlerini, Harâbât-ı Ziyâ Paşa’yı ve Şehnâme-i Firdevsî’yi okumuştur. Bu dönemde rüşdiye mektebinde beraber okuduğu Hacı Hamza Mahallesi’nde doğan ve kendisinden üç yaş büyük Şevkî Hasan Efendi (Helvacızâde) ile bu odada geceleri beraber kalarak ilim tahsiline gayret etmişlerdir. İlim hayatına katkı sağlayan diğer bir fetvahâne ise Ak Hasanzâde el-Hâc Hâfız Hasan Ağa’nın Zaviyesi olup Hilmi Osman Efendi (Gürcü el-Hâc Hâfız)’nin fetvâhânesidir. Müellif de bu fetvâhânenin üstünde bulunan odada beş yıl kadar ikâmet ve ilim tahsiline gayret ederek zaman zaman bu zâta hizmet ettiğini belirtmiştir.

Diğer taraftan Kâfiye ve Şâfiye üzerine Şeyh Rızâ ve Seyyid Abdullâh’ın şerhlerini ve Îsâgocî üzerine Fenârî Şerhî hâşiyelerini, Vankulu, Ahterî gibi lugât-ı Arabiyye kitaplarını mütâlaa etmiştir. Ayrıca yine Abdullatîf Efendi Kütüphânesi’nden Vefeyâtü'l-A’yân ve Şakâ’ik-i Nu’mâniyye, Osmân Fâ’ik Efendi’nin kütüphanesinden Tabakât-ı İsnevî adlı biyografi kitaplarını okumuştur. Şehnâme’den İran’daki geçmiş devletlerin tarihi, Vefeyâtü’lA’yân ile Şakâ’ik-i Nu’mâniyye’den okumuş olduğu önemli şahsiyetlerin biyografisi kendisini oldukça etkilemiş ve o dönemde sadece Amasya’nın önemli alimlerini bir araya getirerek biyografilerini yazmak için bir şevk uyandırmıştır. H. 1305 (M.1887-1888)’de nam salmış âlimleri ziyaret edip biyografilerini araştırmaya gayret etmeye başlamış ve bu çalışmaları nedeniyle de dönemin alimlerinden takdir görmüştür. Bu durum onun çalışma azmini daha da artırmış ve Amasya’nın tarihini ve daha önce yaşayan alimlerini yazmaya ve bu nedenle Amasya’da mevcûd olan kütüphaneleri dolaşıp, vefat eden âlimlerin kabirlerini ziyaret ederek mezar taşlarını okuyup Şâmîce, Gök Medrese mahallelerinde görülen eski türbeleri hayretle gezmeye başlamıştır.

Tahsil hayatında önemli âlimlerden Tasavvurât, Tasdîkât derslerini ve Mugni’l-Lebîb, Telvîh, Akâ’id-i Nesefiyye Şerhini ve Hayâlî, Siyelkûtî Hâşiyelerini ve mukaddemât-ı erba’anın Siyelkûtî, Konevî Hâşiyelerini ve Akâ’id-i Adudiyye Şerhi’ni, Gelenbevî Hâşiyesi’ni ve tefâsîrden Tebâreke sûre-i şerîfesiyle Amme cüz’-i şerîfini ve usûl-i hadîsden Takrîbü’n-Nevevî ve şerhi olan Tedrîbü’r-Râvî ve ma’ânîden Mutavvel kitâplarını ve Ödemişli Mustafa Efendi’den Mir’ât ve hâşiyelerini ve Harpûtî Abdullatîf Efendi’den Muhtasarü'lMa’ânî ve Ermenekli Süleymân Sırrî Efendi’den Isâmü’l-Ferîde ve İnegöllü Ali Râtib Efendi’den Kasîdetü’l-Bürde şerhi ve Dağıstânî Ömer Ziyâ’eddîn Efendi’den Muhtasaru’lBuhârî, Şam’da eş-Şeyh Bedreddîn Mehmed bin Abdurrahmânü’l-Mağribî’den Sahîhü’lBuhârî kitaplarını okumuş ve bu ilimlere dair pek çok kitap inceledikten sonra el-Hâc Ahmed Nûreddîn Efendi’den H.1317 cumâdelâhiresi ortalarında (M. 1899) icâzetnâme almıştır.

Ferâ’iz ilmini öğrendiği Perşenbeli Ahmed Remzî Efendi Bâb-ı âlî-i Meşîhat’de Kısmeti Askeriyye Mahkemesi mukayyidi olması nedeniyle Abdîzâde Hüseyin Hüsâmeddîn’i H. 1316 (1898)’da iki yüz kuruş maaş ile muâvinliğe kabul ettiğinden dolayı İstanbul ve civarındaki mahkeme sicillerinden görebildiklerini tedkîk fırsatı bulmuş ve bu sırada Amasya ricâline dair pek çok bilgi edinmiştir. Müellif dönemin âlimlerinden pek çok konuda istifade etmiştir. Örneğin zayıf bir bedene sahip olmasından dolayı çocuklar arasında “Tahta Seyyid Efendi” denilen Seyyid Mehmed Şükrü Efendi (İmâmzâde, Hâce) dönemin meşhur ulemâsından olup “tefsîr-i cüz’-i şerîf-i Nebe” dersinden istifâde etmiştir. Enver Ahmed Efendi (Şirvânîzâde)’den de Farsça dersi okumuştur. Tahsil hayatında ve araştırmalarında özellikle Şam valisi ve beşinci ordu-yı hümâyûn müşîri olan Osman Nûrî Paşa’dan, Selânik’de Üçüncü Ordu-yı Hümâyûn müşîri Amasyalı Hüseyin Fevzi Paşa’dan, Şeyhülislâm Hâlid Efendizâde Mehmed Cemâleddîn Efendi’den pek büyük yardımlar gördüğünü ve onlara minnetdâr olduğunu belirtmiştir.